8 Kasım 2013 Cuma

Tatilin üçüncü durağı:)

Herkese merhabalar...
Tatilden döndükten sonra bu tatil postlarını yapmak oldukça zor, çünkü yazdıkça, fotoğraflara baktıkça insan yine o günleri özlüyor maalesef:(
Neyse en son Didim'de kalmıştık...Kuşadası'ndan çıktıktan sonraki durağımız Didim'di...Didimde ilk olarak Apollon tapınağına gittik...Oldukça etkileyici idi...

Milattan önceki yüzyıllarda yaşayan insanlar büyü, fal ve kehanet gibi şeylere çok inanırlardı. Üstelik bu inançları onların yaşamlarını yönlendiren en büyük faktördü. Ancak dinsel duyarlılıkları oldukça karışık ve değişkendi. Kendilerince yararlı ve güzel herşeyin ayrı bir tanrısı olduğunu varsayıyorlardı. Mesela denizlerin tanrısı Poseidon'du, aşk tanrısı Eros, şarap tanrısı Dionysos, ışık ve güneş tanrısı ise Apollon idi...

Hemen hemen tüm antik çağ boyunca bereketli Ege Bölgesi sahil kesimlerine ve Büyük Menderes (Meandros) Deltasına yerleşerek buralarda yaşayan halkların inanç kültürleri bu doğrultuda şekillenmiştir. Didim'e de bu inanç kültürlerinden bir heybe miras kalmıştır...Efsaneye göre, Tanrı Apollon bir gün Didyma yöresinde çobanlık yapan Brankhos'a rastlar. Onun saf ruhundan ve nazik yaklaşımından çok hoşlanan Apollon, ona biliciliğin (yani kehanetin) sırlarını öğretir. Öğrendiği tanrısal sırları insanlara aktarma amacındaki çoban Brankhos, bugünkü Apollon Tapınağı'nın bulunduğu yerdeki defne ormanı ve su kaynağının hemen yakınına tanrısı Apollon adına ilk tapınağı kurar. Zaman içinde Brankhos soyundan gelenler 'Brankhidler' olarak anılmıştır. Bu soydan gelenler çok uzun yıllar boyunca Apollon Tapınağı'nın yöneticiliğini yapmışlardır. Bundan dolayı 'Didyma' asırlar boyu; 'Brankhidai', yani Brankhidler Ülkesi adıyla da anılmıştır.

Kazıbilimcilerin Ege'deki cennetlerinden biri olan Apollon Tapınağı, Apollo'nun kız kardeşinin adına yapılan Efes'teki Artemis Tapınağı'nın bir benzeri olarak inşa edilmek istenmişti. Sonuçta onlar ikiz kardeşti ve tapınakları da birbirinin aynısı olmalıydı. Eğer antik çağ mimarları bu amaçlarına ulaşabilmiş olsalardı, günümüzde belki de aralarında Didim'deki Apollon Tapınağı'nın da yer alacağı Dünyanın 8 Harikası'ndan bahsediliyor olacaktı... Devamı için tık tık:)


 Medusa Kabartması...

Didim'in en önemli sembollerinden biri olan Medusa ; Mitolojide yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgona' dan biridir. Bu üç kız kardeşten yalnızca yılan saçlı Medusa ölümlüdür ve kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir. Bu sebeple Antik dönemde büyük yapıları ve özel yerleri kötülüklerden korumak için  Medusa kabartmaları ve resimleri kullanılmıştır.
Efsane'ye göre Medusa, yaşamına çok güzel bir genç kız olarak başlamıştır. O kadar güzeldir ki tanrıçaların kıskançlığını üzerinde toplamış, tanrıları da peşinde koşturmuştur. Tanrıça Athena ( Zeus'un en çok sevdiği kızı) onu çok kıskanmaktadır özellikle. Denizlerin tanrısı Poseidon ise Medusa'ya hayrandır. Başı öylesine dönmüştür ki bir gün Athena'nın tapınağında Medusa'ya zorla sahip olur. 
  Bu durumu kendisi için aşağılayıcı bulan Athena, Medusa'yı gorgon yaparak cezalandırır. Çok çirkinleşmiş, saçları yılana dönüşmüştür, yüzüne bakanlar taş kesilmektedir. Medusa insan olduğu için ölümlüdür. Gorgon yapma cezasını az bulur Athena ve Perseus'la iş birliği yaparak Medusa'nın başını kestirir. Başı kesildiği anda Medusa'nın Poseidon'dan olma çocukları Pegasus ve Chrysar gövdesinden dışarı fırlarlar. Medusa'dan sıçrayan kan damlaları Libya çöllerine düşer ve birer yılana dönüşürler. 

  Perseus, Medusa'nın kesik kafasını alır gider. Athena ise Medusa'nın derisini yüzüp Aegis'in markası yapar. İki damla kanını kral Erichthonius'a hediye eder. Bu iki damla kandan biri öldürücü zehirdir,diğeri ise panzehirdir, tüm hastalıklara deva olmaktadır.




Didim-Altınkum




D-Marin Didim

Didim hakkındaki yorumlarıma gelecek olursak;
Didim'i bu sezonda kimseye tavsiye etmem.Çünkü Kuşadası'nda ki hareketliliğin 10/1'i yoktu.Her yer çok boştu.Ben oranın adını hayalet şehir taktım.Ayrıca Didim'de merkez yani çarşı,marina,plaj hepsi birbirinden çok bağımsız.Ve birbirlerine oldukça da uzaklar...Zaten Marinası da tam bir hayal kırıklığı... Kuşadası veya Çeşme marinayla kıyaslayacak olursak Didim marina oldukça bitik..Zira sadece 2-3 mağaza ve 2-3 restoran var o kadar.Üstelik akşam saat 6 gibi gitmemize rağmen hepsi kapalıydı...Dedik madem öyle Altınkum'da bir yerlere gidip oturalım..Orada da sadece Kahve Durağı diye bir yer bulduk.
Hemen kendimizi içeri attık, söyledik kahvelerimizi Aşk'la muhabbet ettik:))



Ve son olarak;
Didim'in bizim için en güzel yani şu gördüğünüz masmavi denize girmek oldu...
Hani demişler ya Kasım'da aşk başka diye...
Ben de diyorum ki Kasım'da aşk başkadır ama sevgiliyle denize girmek bambaşkadır:)

...Sevgiyle Kalın...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...