21 Kasım 2013 Perşembe

Görev ile Sonbahar birleşince :)

Herkese merhabalar...
Yine  bir görev ve yine fotoğraflar...
Dün yine görev icabı bir yere gittik, iyi ki de gittik...
Fotoğraflara bakınca ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız...
Şimdi buyrun fotoğraflara...







Sonbahar suda bir başka güzel sanki ne dersiniz:)


Bu minnaklar da bana eşlik etti:)


Son olarak fotoğraflara bakıp bakıp vay efendim o nasıl iş öyle, böyle iş mi olur arkadaş, 
ne güzel yerlere gidiyosun diyenler olacaktır mutlaka aranızdan fakat dipnot olarak belirtmek isterim ki bunlar sadece görünen yüzü ya da benim görünmesini istediğim yüzü :) 
...Sevgiyle...










13 Kasım 2013 Çarşamba

Tatilin beşinci durağı:)



Şirince, İzmir'in Selçuk ilçesine bağlı ve Selçuk'a 8 km uzaklıkta tarihi mimarisi başarıyla korunmuş turistik bir köydür.
Özgün adı olan;Kırkınca'nın efsanevi bir çağda dağlara vuran kırk kişiye atfen verildiği rivayet edilir. Rum telaffuzunda Kirkice,Kirkince ve nihayet Çirkince gibi biçimler alan bu ad, Cumhuriyet'in ilk yıllarında dönemin İzmir valisi Kazım Dirik'in talimatıyla Şirince şeklinde resmileştirilmiştir. 
2012 itibariyle nüfusu 536 kişidir.Kaynak :Wikipedia

Ahh Şirince köyü...Nasıl güzel nasıl mütevazi bir yer burası...
Köyde baktığınız her yerde mutlaka ilginizi çekecek bir şeyler var...
 Çeşit çeşit ev yapımı reçeller...
Hediyelik eşyadan giysiye kadar bir çok şey bulabileceğiniz dükkanlar....
Köyün en güzel yanlarından birisi de Şanlı Bayrağımızı bol bol görmek...
Sokaklarda,dükkanlarda her yerde var Bayrağımız...
Şu fotoğrafın güzelliğine bakar mısınız?
Beyaz banklar ve pötikareli kırmızı masa örtüsü beni benden aldı:)
Ve tabiki Şirince'nin meşhur şarapları...
Köyde şuanda üretim yapan bir de fabrika bulunuyor.
Kırmızı,beyaz ve meyveli olmak üzere çeşitlere ayrılıyor.
Meyve şarapları erik,elma,vişne,böğürtlen,karadut vs...diye uzayıp,gidiyor.
 Şarap evlerinde sadece şarap değil,zeytinyağı,doğal sabunlar,kremler 
hatta ev yapımı tarhana bile satılıyor:)
Bizim tercihimiz Karadut şarabı oldu.
Zaten Şirince'nin en meşhur şarabı da buymuş:)
Fiyatlara da gelirsek normal şaraplar 10 TL'den meyveli şaraplar ise 15TL'den başlıyor.
Angry birds de Şirince'de :)
Gargamel ve Şirinler'de oradaydı :)
Yine beni benden alan bir mekan...
Çok seviyorum böyle yerleri...
Birde şöyle renkli renkli ampuller olsaymış düğün bile yapabilirdim ben burda:)
Taze sıkılmış nar suyu tek kelime:Enfes...
Çalgılı çengili Türk eğlencesi...
Fotoğrafta görünmese de etrafta yine Bayraklar asılıydı ve Biz ilk önce evin oğlu askere gidiyor sandık:)
Meğerse işin rengi başkaymış.Adamlar kültürümüzü gelen turistlere canlı canlı yaşatıyorlar.
...Helal olsun...
Fotoğraf Alıntıdır
Şirince Köyü'nün meşhur mimarisi..
Çok bakımlı evler de vardı, yıkılmak üzere olanlar da...
Ama ne olursa olsun şu görüntünün güzelliği tartışılmaz...

Son Söz : Kesinlikle gidilesi,görülesi :)

12 Kasım 2013 Salı

Tatilin dördüncü durağı:)

Efes Antik Kenti...
Tek kelimeyle harika bir yer... 
İzmir’in Selçuk ilçesinde bulunan bu antik kentin kuruluşu Cilalı Taş Devri MÖ 6000 yıllarına dayanıyor.
Efes, tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları yaklaşık 8 kilometrelik geniş bir alana yayılıyormuş. Biz kapanmasına 1 saat kala gittiğimiz için çok detaylı gezemedik size tavsiyem daha erken saatlerde gidip doyasıya gezmeniz...
8:00-17:00 saatleri arası açık olan ören yerine giriş ücreti:25 TL.
Bu durumda 30 TL. verip Müzekart almanızı tavsiye ederim.
Fotoğraflara gelirsek; ben normalde boş fotoğraf çekmeyi çok seven birisi diilim, yani fotoğrafın içinde illa ben olcam :) 
Ama ne zaman ki blog açtım artık boş fotoğraflar çekmeye de başladım :)
Bide üşenmeyip fotoğrafların renk ayarını, kesip,biçmesini yapsam daha iyi olacak ya neyse...İdare ediverin şimdilik o da olur inşallah zamanla...Dikkat ederseniz ilk eklediğim fotoğraflarda egegelini.blogspot.com diye yazardım artık ona bile üşeniyorum yani düşünün:)
Şimdi buyrun fotoğraflara...

İmparator Hadrian Tapınağı
Celsus Kütüphanesi




Tiyatroda o dönemi anlatan bir oyun sergileniyordu ve çok keyifliydi...Hiçbir şey anlamamalarına rağmen biz Türkler güldükçe yabancı   turistlerde güldü :)))


Bir sonraki durağımız şirin mi şirin Şirince Köyü:)
Şimdilik hoşçakalın,öperim sizi:)





11 Kasım 2013 Pazartesi

Görevde Canı Sıkılan Personelin Halleri :)


Daha önce de söylemiştim bazen işim gereği göreve gitmem gerekiyor...
Bugün de o günlerden biri...
An itibariyle sonbaharı tam anlamıyla yaşayan bir yerdeyim...
Bugünkü ofisimden sevgilerle...:)
Herkese mutlu bir hafta diliyorum...
Gülümsemeniz Eksilmesin...











8 Kasım 2013 Cuma

Tatilin üçüncü durağı:)

Herkese merhabalar...
Tatilden döndükten sonra bu tatil postlarını yapmak oldukça zor, çünkü yazdıkça, fotoğraflara baktıkça insan yine o günleri özlüyor maalesef:(
Neyse en son Didim'de kalmıştık...Kuşadası'ndan çıktıktan sonraki durağımız Didim'di...Didimde ilk olarak Apollon tapınağına gittik...Oldukça etkileyici idi...

Milattan önceki yüzyıllarda yaşayan insanlar büyü, fal ve kehanet gibi şeylere çok inanırlardı. Üstelik bu inançları onların yaşamlarını yönlendiren en büyük faktördü. Ancak dinsel duyarlılıkları oldukça karışık ve değişkendi. Kendilerince yararlı ve güzel herşeyin ayrı bir tanrısı olduğunu varsayıyorlardı. Mesela denizlerin tanrısı Poseidon'du, aşk tanrısı Eros, şarap tanrısı Dionysos, ışık ve güneş tanrısı ise Apollon idi...

Hemen hemen tüm antik çağ boyunca bereketli Ege Bölgesi sahil kesimlerine ve Büyük Menderes (Meandros) Deltasına yerleşerek buralarda yaşayan halkların inanç kültürleri bu doğrultuda şekillenmiştir. Didim'e de bu inanç kültürlerinden bir heybe miras kalmıştır...Efsaneye göre, Tanrı Apollon bir gün Didyma yöresinde çobanlık yapan Brankhos'a rastlar. Onun saf ruhundan ve nazik yaklaşımından çok hoşlanan Apollon, ona biliciliğin (yani kehanetin) sırlarını öğretir. Öğrendiği tanrısal sırları insanlara aktarma amacındaki çoban Brankhos, bugünkü Apollon Tapınağı'nın bulunduğu yerdeki defne ormanı ve su kaynağının hemen yakınına tanrısı Apollon adına ilk tapınağı kurar. Zaman içinde Brankhos soyundan gelenler 'Brankhidler' olarak anılmıştır. Bu soydan gelenler çok uzun yıllar boyunca Apollon Tapınağı'nın yöneticiliğini yapmışlardır. Bundan dolayı 'Didyma' asırlar boyu; 'Brankhidai', yani Brankhidler Ülkesi adıyla da anılmıştır.

Kazıbilimcilerin Ege'deki cennetlerinden biri olan Apollon Tapınağı, Apollo'nun kız kardeşinin adına yapılan Efes'teki Artemis Tapınağı'nın bir benzeri olarak inşa edilmek istenmişti. Sonuçta onlar ikiz kardeşti ve tapınakları da birbirinin aynısı olmalıydı. Eğer antik çağ mimarları bu amaçlarına ulaşabilmiş olsalardı, günümüzde belki de aralarında Didim'deki Apollon Tapınağı'nın da yer alacağı Dünyanın 8 Harikası'ndan bahsediliyor olacaktı... Devamı için tık tık:)


 Medusa Kabartması...

Didim'in en önemli sembollerinden biri olan Medusa ; Mitolojide yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgona' dan biridir. Bu üç kız kardeşten yalnızca yılan saçlı Medusa ölümlüdür ve kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir. Bu sebeple Antik dönemde büyük yapıları ve özel yerleri kötülüklerden korumak için  Medusa kabartmaları ve resimleri kullanılmıştır.
Efsane'ye göre Medusa, yaşamına çok güzel bir genç kız olarak başlamıştır. O kadar güzeldir ki tanrıçaların kıskançlığını üzerinde toplamış, tanrıları da peşinde koşturmuştur. Tanrıça Athena ( Zeus'un en çok sevdiği kızı) onu çok kıskanmaktadır özellikle. Denizlerin tanrısı Poseidon ise Medusa'ya hayrandır. Başı öylesine dönmüştür ki bir gün Athena'nın tapınağında Medusa'ya zorla sahip olur. 
  Bu durumu kendisi için aşağılayıcı bulan Athena, Medusa'yı gorgon yaparak cezalandırır. Çok çirkinleşmiş, saçları yılana dönüşmüştür, yüzüne bakanlar taş kesilmektedir. Medusa insan olduğu için ölümlüdür. Gorgon yapma cezasını az bulur Athena ve Perseus'la iş birliği yaparak Medusa'nın başını kestirir. Başı kesildiği anda Medusa'nın Poseidon'dan olma çocukları Pegasus ve Chrysar gövdesinden dışarı fırlarlar. Medusa'dan sıçrayan kan damlaları Libya çöllerine düşer ve birer yılana dönüşürler. 

  Perseus, Medusa'nın kesik kafasını alır gider. Athena ise Medusa'nın derisini yüzüp Aegis'in markası yapar. İki damla kanını kral Erichthonius'a hediye eder. Bu iki damla kandan biri öldürücü zehirdir,diğeri ise panzehirdir, tüm hastalıklara deva olmaktadır.




Didim-Altınkum




D-Marin Didim

Didim hakkındaki yorumlarıma gelecek olursak;
Didim'i bu sezonda kimseye tavsiye etmem.Çünkü Kuşadası'nda ki hareketliliğin 10/1'i yoktu.Her yer çok boştu.Ben oranın adını hayalet şehir taktım.Ayrıca Didim'de merkez yani çarşı,marina,plaj hepsi birbirinden çok bağımsız.Ve birbirlerine oldukça da uzaklar...Zaten Marinası da tam bir hayal kırıklığı... Kuşadası veya Çeşme marinayla kıyaslayacak olursak Didim marina oldukça bitik..Zira sadece 2-3 mağaza ve 2-3 restoran var o kadar.Üstelik akşam saat 6 gibi gitmemize rağmen hepsi kapalıydı...Dedik madem öyle Altınkum'da bir yerlere gidip oturalım..Orada da sadece Kahve Durağı diye bir yer bulduk.
Hemen kendimizi içeri attık, söyledik kahvelerimizi Aşk'la muhabbet ettik:))



Ve son olarak;
Didim'in bizim için en güzel yani şu gördüğünüz masmavi denize girmek oldu...
Hani demişler ya Kasım'da aşk başka diye...
Ben de diyorum ki Kasım'da aşk başkadır ama sevgiliyle denize girmek bambaşkadır:)

...Sevgiyle Kalın...





LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...